Sömürgeleştirilmiş topraklarda yeniden çatışma ortamına girilmesi beraberinde bu bölgelerde yaşayan insanların güvenli yerlere ulaşma ihtiyacını ortaya çıkardı. Batılı ulus devletlerin ve sermaye sahiplerinin çıkarları Ortadoğu’daki kargaşayı körüklemiş, coğrafyanın geleceğini belirsiz aktörlere teslim etmiştir. Bu belirsizlik ve karmaşa ortamında milyonlarca insanın yeni bir ümide iltica etmesinden başka çaresi kalmadı. Akdeniz, tarihi içindeki büyük insan hareketliliğine yeniden şahit olmakta ve gelişmiş ülkelerin kapısını çalan ötekileştirilmiş insanlar, tarihe bir kriz notu düşürmektedir. “Geniş yeryüzünün dar sınırları arasında” mülteciler sahip olmayı arzuladıkları yaşamın arifesinde sayısız sorunlarla karşılaşmaktadır. Göç ve beraberindeki yoksullukla birleşen kargaşanın toplumsal sonuçlarının ne olacağı sorusu daha keskin bir şekilde kendisini göstermektedir.
Akademik üretime önemli katkılar sunan İlmi Etüdler Derneği’nde gerçekleştirilecek olan “Direniş ve İşgal Arasında Mültecilik” panelinde mültecilik meselesi farklı yönleri ile ele alınacak ve mülteciliğe dair derinlikli tartışmaların zemini oluşturulmaya çalışılacaktır.
Moderatör
Panelistler ve Sunumları
Yusuf Adıgüzel, Akdeniz’den Avrupa’ya Mülteci Göçünün Uluslararası Ekonomi-Politiği
Avrupa kara sınırlarının kale gibi korunmaya başlanmasıyla, Akdeniz Avrupa'ya ulaşmak için en tercih edilen yol oldu. Son yıllarda, bir türlü istikrara kavuşamayan Ortadoğu ve İslam ülkelerinden göçler Avrupa'yı paniğe sevkedecek boyutlarda göçmen üretmeye başladı. Sadece 2015 yılında Akdeniz'i geçerek Avrupa'ya ulaşan göçmenlerin sayısı 800 bini geçti. Tamamına yakını İslam ülkelerinden gelen bu göçmenler Avrupa'nın siyasi ve sosyolojik yapısı için potansiyel bir tehlike olarak görülürken, göçmen ticaretinin miyarlarca dolarlık devasa bir sektöre dönüşmesi, yükselen kale surlarına rağmen, düzensiz göçlerin devam edeceğini gösteriyor.
Necmettin Kızılkaya, Geniş Arz, Dar Sınırlar Arasında Kalmak: Geçmişten Günümüze Mültecilik
Mültecilik günümüzde hukuki bir sorun olmaktan çıkmış, insanlık dramına dönüşmüştür. Mülteciliğin bir drama dönüşmesinde hiç şüphesiz modern insanın ve devletin insanoğluna yüklemiş olduğu anlamın yadsınamaz bir rolü vardır. Özellikle II. dünya savaşından sonra Avrupa'da mülteci konumuna düşen bir azınlığın haklarını koruma amacıyla başlanan hukuki düzenlemelerin günümüzde karşı karşıya kalınan krizi çözmede başarısız kaldığı ortadadır. Bu başarısızlığı aşmak için bazı girişimler olsa da bunların konuyu çözüme kavuşturmada ciddi bir katkı sağladığı söylenemez. Bunun en temel nedeni ise insanoğlunu eşref-i mahlukat olarak gören ve tarihte karşılaşılan benzer sorunları bu bağlamda değerlendiren İslam hukuku ve Müslüman toplumların tecrübesinden istifade edilmemesidir. Bu sunumda tarihsel tecrübeden günümüzde nasıl istifade edileceği üzerinde durulacaktır.
Yusuf Çalışkan, Türk Hukukunda ve Uluslararası Hukukta Mültecilik Sorunları
Türk hukukunda ve Uluslararası Hukukta “Mülteci” kavramı kısaca açıklandıktan sonra, mültecilerin hukuki durumununun değerlendirileceği bu çalışmada, konuya ilişkin son yıllarda yapılan yenilikler ve değişiklikler uygulamadan örnekler verilerek açıklanacaktır. Mültecilerin çalışma, eğitim gibi temel hakları yanında, vatandaşlık hukuku ve aile hukukuna ilişkin çıkması muhtemel sorunların hukuki çözümüne ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır.
Ahmet Koyuncu, Göçün Topluma Kazandırdıkları
Göç sadece bir nüfus hareketi olmanın ötesinde sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal alanda etkileri olan bir olgudur. Bu bağlamda ülkemizdeki Suriyeli misafirlerden hareketle göçün sosyal, kültürel, ekonomik etkileri Türkiye ölçeğinde ele alınacaktır. Çok kısa bir sürede iki milyondan fazla sığınmacıya kapılarını açan Türkiye’de tartışmaların odağına yerleşen Suriyeli sığınmacıların durumu ve beraberlerinde getirdikleri problemlere ilişkin birçok tartışma ortaya çıkmıştır. Söz konusu tartışmalar da daha ziyade sorunlar temelindedir. Bu sunum, genelde göç özelde ise Suriyeli sığınmacılara ilişkin tartışmalarda madalyonun diğer yüzünü de görme, kazanımları da hatırla(t)ma ve belki de bir ezber bozma imkânına dönüktür.