Günümüz Osmanlı Edebiyatı çalışmalarında, Osmanlı Edebiyatı ‘halk’ edebiyatı ve ‘divan’ edebiyatı olmak üzere iki katmanlı bir şema içerisinde ele alınmaktadır. Bu çalışmalarda, sözlü olan tamamen halk edebiyatına atfedilirken, divan edebiyatı da tamamen yazılı addedilmektedir. Hâlbuki bu iki üretme, iletme ve tüketme biçimi hep birlikte var olmuş, birbirlerini beslemiş ve dönüştürmüşlerdir. Bu sunum, on sekizinci yüzyıl boyunca okunmuş olan Hikâye-i Fîrûzşâh adlı popüler bir hikâyeye odaklanarak, Osmanlı Edebiyatı çalışmalarında inşa edilen sözlü ve yazılı arasındaki ikili karşıtlığı çözme girişimidir. Bu hikâye, böyle bir çalışma için özellikle parateksti bakımından önem arz etmektedir. Aslında tüm hikâyenin kırk beşinci cildini teşkil eden bu yazma, birçok kenar notu içermektedir. Bu notlar, toplu okumadaki okuyucu ve mekân isimleri ve okuma tarihleri hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca, on sekizinci yüzyıl okuyucusunun gündelik, estetik ve hatta politik tepkilerini gösteren notlar da vardır. Bu tepkilere dayanarak, romantik, ukala, küfürbaz ve Yeniçeri olmak üzere dört okuyucu tipi saptanmıştır. Böylece, Hikâye-i Fîrûzşâh örneğine dayanarak, sözlü kültüre ve gündelik ifadelere dair özelliklerin izlerinin metinlerden de sürülebileceği gösterilecektir.
Başlangıç Tarihi | Başlangıç Saati | Bitiş Tarihi | Bitiş Saati | Yer |
---|---|---|---|---|
12 Kasım 2016 | 17:30 | 12 Kasım 2016 | 19:00 | İlmi Etüdler Derneği |