İLKE İlim Kültür Eğitim Derneği'nin hazırlatmış olduğu 4+4+4 eğitim sistemi ile okul programlarına ilave edilen Seçmeli Din Dersleri’nin veli, öğrenci, öğretmen tarafından nasıl algılandığını ele alan saha araştırmasını içeren 2013 raporu; 16 Aralık Pazartesi Günü Saat 11.00’de Yenikapı Mevlevihane’sinde düzenlenen basın toplantısıyla ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı.
İstanbul’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Devlet okullarında, saha çalışmaları için sağlam bir temel oluşturan Kitzinger metodu ile yaklaşık 200 kişiyle yapılan araştırmada, 4+4+4 Eğitimi’nde uygulanan Seçmeli Din Derslerini velilerin büyük oranda desteklediği ortaya çıktı.
Teveccüh Var Ama Altyapı Yetersiz…
Katılımcı öğretmen, veli ve öğrencilerin genel olarak seçmeli din derslerine yoğun ilgi gösterdiği, ancak okulların fiziki alt yapı eksikliği, bu dersleri verecek yeterli nitelikli öğretmenlerin olmayışı, ders materyallerinin yetersizliği gibi nedenlerle beklentilerin karşılanmadığı ortaya çıktı. Raporda söz konusu yetersizliğin öğrenme-öğretme sürecini olumsuz yönde etkilediği vurgulandı.
İLKE Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Davut Şanver tarafından basına tanıtılan raporda dikkat çeken satırbaşları şu şekilde:
Devlet Okullarında Din Eğitimi Güven Sağladı
Hazırlatmış olduğumuz rapora göre; katılımcı veli ve öğretmenler genel olarak Türkiye’de uzun bir dönem din eğitimi alanının ihmal edildiği ve yeni din dersleri sayesinde öğrencilerin dini bilgileri daha fazla elde edeceği görüşünde birleşti. Okuldaki din derslerine veliler tarafından gösterilen ilginin, geçmişte ve bugün özellikle cami veya Kur’an kurslarında aldıkları din eğitimini yetersiz görmelerinin büyük bir payı olduğu ortaya çıktı. Raporda; okullardaki eğitimin daha kaliteli, sistemli, disiplinli ve verimli olacağına aileler kadar öğrencilerin de güven duyduğu sonucuna ulaşıldı.
Öğrenciler En Çok Kur’an ve Hz. Muhammed’in Hayatını Öğrenmek İstiyor
İLKE, Yönetim Kurulu Başkanı Davut Şanver, yapılan saha araştırmasında, geçen yıl yürürlüğe giren seçmeli din eğitiminde veli ve öğrencilerin en çok Kur’an ve Hz. Muhammed’in Hayatı dersine ilgi duyduğunu belirtti. Sayın Şanver ‘Raporda karşımıza çıkan sonucu şu şekilde özetleyebiliriz: Teveccüh var, ancak altyapı yetersiz. Yapılan görüşmelerde ise öğrencilerin seçmeli din derslerinde öğrenmek istediği konuların en çok Kur’an’ın mesajını anlamaya dönük konular, inanç ve ibadetler ve Kur’an’da Hz. Peygamber, ahlaki konular, Kur’an tarihi ile peygamber kıssaları ve tecvit kuralları olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin zorlandıkları konular ise Kur’an okumaya yeni başlayanlarda harflerin çıkışı ve birleştirilmesi ile tecvit kuralları olmuştur’ açıklamasında bulundu.
Öğrencilerin Hz. Muhammed’in hayatı dersinde Peygamberin en fazla ahlaki yönüne ilgi duydukları görüldü. Bu derste öğrencilerin, Hz. Peygamberin çocukluğu, gençliği, ailesi ile ilişkileri, kadın hakları ve barışa verdiği önem konularıyla ilgilendikleri raporda yer aldı.
Öğretmenler Eğitim Verirken Kendini Yetersiz Buluyor
Raporda ayrıca; öğretmenlerin bir kısmının alan bilgisi eksikliğinden dolayı bu dersleri işleme konusunda zorlandığı, hatta veremeyeceği düşüncesiyle çalıştığı okulda farklı bir din dersinin açılmasını talep ettiği ortaya çıktı. Bununla birlikte okulun fiziki alt yapı yetersizliği ile bu dersleri verecek gerekli öğretmenlerin olmayışı da istenilen derslerin alınamamasına yol açtığı raporun önemli bulgularındandır.
Raporda, veli ve öğretmenlerin din eğitiminin yetişmekte olan bireylere sorumluluk duygusu kazandıracağı düşüncesinin ortak görüş olduğu sonucuna varıldı. Öğrenci ve ailelerinin din eğitiminde kazandırılmasını istedikleri dini bilginin İslam dininin temel ilke, esas ve kaynakları ile örtüşmesine gösterdikleri önem de raporda yer aldı.
Toplumun Beklentisi Yüksek
Rapor yazarı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Bahçekapılı, öğrencilerin en fazla Hz. Muhammed’in hayatına ilgi gösterdiklerini vurguladı. Bahçekapılı, öğrencilerin Hz. Muhammed’in hayatının kendi hayatlarıyla örtüştüğünü ve bir çok soruna çözüm getireceği inancında olduklarının altını çizdi.
Toplantı, Prof. Dr. Mustafa Tekin ve Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Korkut’un rapor hakkındaki değerlendirmeleriyle son erdi.