İlmi Etüdler Derneği (İLEM) her yıl eğitim programının ardından sezonu kapanış konferansı ile tamamlıyor. Her sene olduğu gibi bu sene de coşkulu ve anlamlı bir program ile 2013 eğitim yılı nihayetlendirilmiş oldu.
Programa ev sahipliği yapan Üsküdar Altunizade Kültür Merkezi çok sayıda misafir ve katılımcıyı ağırladı. Program açılış ve selamlama konuşmalarının ardından Prof. Dr. Bilal Kemikli hocanın “Şehirli Olmak: Şiir, Derviş ve Mekân” başlıklı konferansı ile devam edildi.
Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Bilal Kemikli, bir şehirli olarak, şehre dair sorular sorarak başladı konuşmasına. “Şehirli olmak nedir? Şehir nasıl inşa olunur?” gibi sorular için, son dönemlerde çeşitli çalışmalar yapıldığını söyleyen Kemikli; konuşmasında asıl itibari ile şehir hakkında kendi çıkarımlarını paylaşacağını belirtti.
Bazı İslam Şehirlerinin kuruluş tarihinin bilindiğini ama bazı şehirlerle alakalı çok fazla bilgi olmadığını belirten Kemikli bu bağlamda tarihçilerin “anlatı kurma” kavramını geliştirdiğini ifade etti. Bursa’dan yola çıkarak İslam beldelerinin önemini vurgulayan Bilal Kemikli İstanbul ve İstanbul ile kurulan ilişki biçimini farklı örneklerle açıkladı. Bunlardan en dikkat çekeni Yeşilçam’a da konu olan ve Anadolu’daki insanların İstanbul’a geldiklerinde trajikomik şekilde içine düştükleri paradokstur: “Taşı toprağı altın olan şehir.” Bu slogan ile her tarafta altın araması şeklinde gerçekleşen hadisenin asıl ifade etmek istediği anlamını: “Taşı toprağı altındır İstanbul’un evet fakat bu altın ilimdir, sanattır” şeklinde açıklayan Kemikli, asıl anlamının bu şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı.
Şehirciliğin nasıl geliştiğine dair tarihsel bir analiz yapan Bilal Kemikli konuşmasının bu bölümünde “Şehirleri, sanatımızla ve medeniyetimizle parçamız haline getiren şahısların hayatlarında, iki koldan gelişmiştir şehir. Birinci kol sufiliktir ve doğuda bu kolu Mevlana’nın öğrencisi Necmettin Kübra temsil eder. İkinci kol ise Endülüs’te gelişmiştir ve batıyı bu kolda İbn-i Arabi temsil eder. Şehirlilik ikincisi ile ifade edilir. Bir başka damar da şehrin içinde fakat merkezin biraz dışında insanları kucaklayan Melamiliktir. Ahilik de buradan ortaya çıkmıştır ve taşrayı merkeze taşımıştır. Anadolu böyle iki perspektifle görülmelidir.” diyerek dinleyicilere Anadolu’daki şehir kültürünün gelişmesindeki saiklerden bahsetmiştir.
Modern dönemde arkadaşlık ilişkilerinin sıradanlaştığı, sığlaştığı ve tamamen çıkar ilişkisine döndüğü bir dönemde şehirdeki arkadaşlık-kardeşlik ortamına da atıfta bulunan Kemikli bu noktada dikkat edilmesi gereken 4 ilkeden bahsetti:
Ayrıca Kemikli, bugünkü durumu ironik bir dille şöyle özetledi: “Arkadaşa dair bu 4 ilkenin neredeyse hiçbirini tutamıyoruz günümüzde. Acayip kupalar veya plastik bardaklar ile nescafe verirsen dostuna, dostluk kalmaz; hemen dedikodu yaparsın. Fakat kahve farklıdır. Kahveyi karıştırırken dostunu da demlerse kişi, o kahvenin tadı kırk yıl damakta kalır; dostluğun daimliğinin yolu da kahveyi yaymaktan geçer. Maalesef çay bugün sallandığı için, nitelikli insan çıkmıyor. Çaylar sallama olduğu için sohbetler de ‘sallama’ oluyor.”
Son tahlilde İslam şehirlerinin kayıp oluşundan bahseden Kemikli şunları söyledi: “Şehir hâlâ ayakta ise bile, onu anlamlandırma bilincimiz kayıp. Mekânı; var olan mekân sahiplerinin mekânını bilip, kendilerini tanımıyoruz. Şehirli olmak, mekânı tanıyıp anlamlandırmaktır. Farz-ı muhal, Bursalı olmak demek en dar anlamı ile Bursa Divanı’nı okumaktır. Sivaslı olmanın yolu Sivasî’yi tanıyıp, divanını okuyup, ona hizmet etmekten geçer. Üsküdar’da yaşayıp Hüdayi Divanı’nı okumayan, vapura binip, denizin ortasına gelince kendini atmalı…
Ebu Eyyüp El Ensari’yi, Merkez Efendi’yi, Ebussud Efendi’yi, Yahya Efendi’yi bilmeyen, kendine ‘İstanbulluyum’ dememeli. Şehre hayat veren odakları tanımıyorsa kişi, şehre anlam veren ilişkiyi kuramıyorsa önemli kişilerle, eseri ve hatta kitabı varsa dahi şehirli olamaz. Böyle insanlar zaman içinde yıkılanı yenilemeyip, yerinde gökdelen görünce şaşırıyorlar. Şehrin İslam damarıyla ilişkisi kesildikçe şehir yeni çözüm yollarına yönelmekte. Orada bize ait dil kurmazsak, şehir, İstanbul, bizim olmaz. İlim ve sanat şehri kılıp yeniden bizim yapmalıyız İstanbul’u.
Şehri koklamak lazım. Şehir seher vaktinde koklanır. İstanbul sabah ezanları ile Müslüman olarak yaşıyor. Başkaları ne yaparsa yapsın, sizler seher vakti Hüdayi’ye selam verin, Atik Valide’de Yahya Kemal şiiri okuyun.” sözleriyle konuşmasını nihayetlendiren Bilal Kemikli’nin ardından hoş bir sürpriz katılımcıları bekliyordu. Osmanlı musikisinin o muazzam tınısı ile hem kulakların pası silindi hem de konferansı tamamlayan nameler eşliğinde program anlamını bulmuş oldu.
Konserin ardından İLEM Eğitim Programı’na 3 sene boyunca devam eden öğrencilerin mezuniyet töreni gerçekleştirildi. Sahneye gruplar halinde çağırılan öğrencilere birbirinden değerli Ebru çalışmaları hediye edildi. Topluca çekilen hatıra fotoğraflarının ardından İLEM Eğitim Programının bir senesi daha tamamlanmış oldu.