2015 yılından beri yetkin ve kuşatıcı metinler yayımlayan İLEM Yayınları, 27 Nisan-7 Mayıs tarihleri arasında 8. Üsküdar Kitap Fuarı’na katıldı. Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen kitap fuarı kapsamında B/57 standında yerini alan İLEM Yayınları, 100’ü aşkın eseri ile okuyucusuyla buluştu.
Bilindiği üzere geçtiğimiz yıl İLEM Yayınları 7. Üsküdar Kitap Fuarı’na katılmış; Abdulkadir Macit, Lütfi Sunar, Eyüp Al, Süleyman Güder, Hüseyin Arslan ve M. Mustafa Bilgili'nin bulunduğu birçok yazarı ile imza ve söyleşi etkinlikleri gerçekleştirmişti.
İslam Düşünce Atlası Konuşmaları
Ayrıca kitap fuarı etkinliklerin biri de İLEM Yayınları’ndan çıkan İslam Düşünce Atlası bağlamında düzenlenen panel oldu. 5 Mayıs 2023 tarihinde Bağlarbaşı Kültür Merkezi Boğaziçi salonundaki "Tahkik ve Teklif: İslam Düşüncesinin Geleceği Üzerine" başlıklı panelde Tahsin Görgün, İhsan Fazlıoğlu ve İbrahim Halil Üçer konuşma yaptılar. İLEM Yönetim Kurulu Başkanı Taha Eğri’nin moderatörlüğünü yürüttüğü panele ilgi büyüktü.
İslam Düşüncesi: Kendi Varoluş Şartlarımız ile Karşılaşmak
İlk panelist olarak söze başlayan Tahsin Görgün konuşmasında “Düşünce yazarlığı nedir?, İslam düşüncesi hakkında konuşmak ne anlamda mümkündür?” sorularına cevap aradı. Batının insanlığı maruz bıraktığı söylemlerin tasarlanmış bir geleceğe geçmiş inşa etmek olduğunu söyleyen Görgün, İslam düşüncesini ise şöyle tanımladı: “Halbuki İslam düşüncesi, geçmişin ve geleceği var olduğunu düşünüp, onu kendi hakikati içinde görünür hale getirme amacındadır. Hakikate bağlı olma ve hakikati dile getirme gayreti içindeki bir düşünce yazarlığı günün ve geleceğin hak ve hakikate bağlı olarak yaşanmasının vaadidir.” Devamında Görgün, İslam düşüncesinin bizler için kendi varoluş şartlarımız ile karşılaşmak ve dahi kendi varoluş şartlarımızla farklı bir cepheden yüzleşmek olduğunu vurgulayarak sözlerini sonlandırdı.
Özne Olmak Basit bir Hadise Değildir
Panelin moderatörü Taha Eğri, ikinci olarak sözü İhsan Fazlıoğlu’na verdi. Fazlıoğlu konuşmasına “Birey, kültür, medeniyet havzası olarak kendi hakkımızdaki kanaatimiz nedir?Kişi kendi hakkındaki kanaati kadardır” sözleriyle başladı. Yapılacak ilk şeyin özne olarak kendimizi kurmak olduğuna vurgu yaparak bunun ancak özne olmanın en önemli özelliği olan soru sorma becerisi ile doğru soruları sorarak mümkün olacağının altını çizdi. Fazlıoğlu ancak kendine gerekli soruları sormuş ve cevaplamış bir özne politik felsefi bilimsel meseleler ile bizzat muhatap olacağını ifade etti. Hangi olaya sadık olduğunu, nereden kendini kurduğunu, neye göre hareket ettiği bilen bir öznenin tercihleri, varlık ve varılan uzayda kendine ilişkin bir pozisyonu ve yorumlama gücü olabilir. Böylece öznenin gerçeklik küresi ile ilgili doğrudan bir ilişkisi olabileceğine işaret etti. Fazlıoğlu, “Özne olmak basit bir hadise değildir. Bizatihi soru sorma gücünü kendinde bulundurmaktır. Aksi takdirde tecrübesine sahip olmadığımız şeylerin anlatılarına muhatap oluruz” diyerek sözü İbrahim Halil Üçer’e bıraktı.
Teklife Sadakat ve Yaşama İradesi
Üçer, sorular ekseninde gelişen konuşmaları bir başka soruyla devam ettirdi: “Türkiye de üretilen bilimsel bilgi geleneği hangi geleneğin devamı olarak okunabilir?”. Her toplum için temel bir yer teşkil eden bu sorunun bize kendi gerçekliğimiz ile mi yoksa başkalarının kavramları ile düşündüğümüze yönelik bir cevabı olacağını dile getirdi. Kapsamlı sömürgeleştirme faaliyeti neticesinde irademizin gerçekliği inşa etme çabasından mahrum edildiğine işaret ederek; fikirlerin kuruluşu, inşa edilişi ve kendi gerçekliğimiz ile münasebetimiz noktasında bağlarımızın koparıldığını söyledi.
Üçer, söz konusu durumu oluşturan dönüşümü tarih sahnesindeki gelişimleriyle anlatarak konuşmasını bitirdi: “Oysa müslümanlar dünya tarihi sahnesine başka hiçbir toplulukta olmayan yeni bir anlayışa sahip oldular. Bu teklife tanıklığı dünyanın geri kalanı ile paylaştılar ve bu tanıklığı İslam düşünce geleneğinin hükümranlığı altında idrak ettiler. Ancak 17.yy itibariyle geldiğimiz nokta söz konusu olduğunda batılılar onlara dünya hakimiyeti sağlayan ilerlemeye dayanarak müslümanların hakikatini tasfiye etmenin mümkün olduğuna inandılar. Bugün bu inanışla beraber teşekkül eden yapılar içinde hayatımızı inşa ediyoruz. Oysa teklife sadakatimizi koruyarak, hayatımızı yaşama iradesini üstlenen bir yerde durmalıyız.”
Panel, katılımcı sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.