İslam Ahlâk Düşüncesi’nde yeni kitaplar çıkmaya devam ediyor! Proje içerisinde daha önce yayımlanan Ahlâkın Temeli, İslam Ahlâk Literatürü: Ekoller ve Problemler, Ahlâk Felsefesinin Temel Problemleri: Seçme Metinler kitaplarını tamamlar mahiyette belli konular üzerine yoğunlaşan iki ayrı editöryel çalışma daha ilim camiasına kazandırıldı.
Proje içerisinde 2015 yılı içerisinde gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantılarının genişletilmiş ve geliştirilmiş çıktıları olan eserler, İslam düşüncesinde ortaya çıkan mizaç teorileri ve ahlâkî önermelerin kaynağı sorununu irdeleyen makalelerden oluşuyor.
En genel anlamda insan tabiatı şeklinde ifade edilebilecek olan kişiliğin, oluşum ve farklılaşmasında tevarüs edilen biyolojik ve kalıtsal özelliklerin mi yoksa yaşanılan deneyimler çeşitliliğinin mi esas öneme sahip olduğu tartışması felsefe tarihinin erken dönemlerine kadar geri götürülebilecek ve bugün de aynı canlılıkta varlığını devam ettiren bir probleme işaret etmektedir. İnsan tabiatını açıklama biçimi olarak mizaç teorileri ise bir aynıyla fizik ve tıp ile ilgiliyken sonuçları itibariyle insanın eylemleri ve bu dünyada bulunuşu ile doğrudan ilişkilidir.
İslam Düşüncesinde Mizaç Teorileri kitabı, 2015 yılında İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi kapsamında İslam düşüncesinde ortaya çıkan mizaç teorileri üzerine gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantılarının genişletilmiş bir çıktısıdır. Kitapta yer alan makaleler; insan kişilik ve karakterinin anlaşılmasında çok merkezi bir yeri olan mizaç teorisinin Hipokrat (M.Ö. 375) ve Galen (ö. 200) sonrası dönemine, daha özel olarak ise problemin bazı İslam filozof ve kelamcılarındaki görünümlerine odaklanmaktadır. Kitap, konuyla ilgilenmek isteyen okuyucular için bir başlangıç olmayı ve sonrasında problemin yeni görünümleriyle mukayeseli bir şekilde yapılacak yeni okuma, anlama ve yorumlama süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Ahlâkî yargıları, bir başka ifadeyle ahlâkî önermeleri iyi veya kötü şeklinde değerlendirmemizi sağlayan ilke yahut kaynak nedir? Düşünce tarihinde bu kaynağın haz, doğa, duygu, akıl, sezgi, toplum, ilahî irade olduğuna dair farklı cevaplar bulmak mümkündür. Fakat “Adaletin iyi, zulmün kötü olduğunu nereden elde ediyorum?” sorusuna verdiğimiz cevap, bizi yeniden farklı sorularla karşı karşıya getirir. Örneğin cevabımız akıl ise bu aklın özelliği nedir yahut hangi akıldır? İnsanın doğasının, duygularının, sezgisinin, içinde yaşadığı toplumun eylemlere ilişkin iyi ve kötü yargısını vermede bir rolü var mıdır? İlahî vahyin ahlâk alanını belirlemedeki rolü nedir? Ahlâkî yargılar ile ilgili olarak çoğaltılabilecek bu tür soruların, bu kitapta temel olarak “ahlâkî önermelerin kaynağı” sorusu altında ele alınması amaçlamaktadır.