Türkiye’de İslamcılık Düşüncesinin gelişim ve seyrini ortaya koymak amacıyla İlmi Etüdler Derneği'nin yürütücülüğünde, Üsküdar Belediyesinin katkılarıyla gerçekleştirilen İslamcı Dergiler Sempozyumu 13 Mart Cuma Günü Bağlarbaşı Kongre Merkezinde başladı.
Sempozyumun selamlama konuşmasını gerçekleştiren İlmi Etüdler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Sunar “2002 yılından bu yana akademisyenlerin yetişmesi için sunduğumuz katkılarla tecessüsün peşinde koşan yeni nesillerin yetiştiğini görüyorum. Üsküdar Belediyesi’ne sempozyuma kendi çalışması gibi sahip çıkmasından dolayı teşekkür ediyorum. İslamcılık Akademide yoğun bir şekilde tartışılıyor. Şunu gördük ki bu tartışmaların çoğu söylemler üzerinden gerçekleşiyor. Bunun bir bilgi zemininin olmadığını görüyoruz. Fakat dergiler İslamcılığın geliştiği bir mecra Türkiye’de. İslamcılık düşüncesinin yaşamasına yapabileceğimiz en büyük katkının bu dergilerin gün yüzüne çıkartılması olduğunu düşündük. İslamcılık düşüncesine bu çalışma farklı bir yön ve farklı bir mahiyet verecek. Tartışmaların zamanlarını ve zeminlerini elimize verecek bir şekilde bu çalışmanın bizleri zenginleştireceğini düşünüyorum.” diye konuştu.
Lütfi Sunar’ın konuşmasının ardından kürsüye çıkan İslamcı Dergiler Projesi Koordinatörü Vahdettin Işık, dinleyicilere hem proje hem de sempozyum hakkında bilgi verdi. Konuşmasında, düşe kalka bir miras oluşturulduğunun fark edildiğine değinen Işık, miras birikiminin dışarıdan gelen saldırılara açık olduğunu belirtti. Herkesin kendi gençlik yıllarıyla İslamcılık düşüncesini başlattığını belirtti. Bu bağlamda İslamcılık düşüncesinin tarihini ortaya çıkarmayı hedeflediklerine vurgu yaptı.
Proje çalışmalarına da değinen Işık, proje kapsamında dijitalleşme, kataloglama çalışmalarının da yapıldığını ve bu çalışmaların bundan sonraki dönemlerde yapılacak olanlara önemli bir katkı sunacağına vurgu yaptı.
Sempozyumun son açılış konuşması Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen Tarafından gerçekleştirildi.
1960-1980 arasında çıkmış ve Türkiye İslamcılığının seyrini önemli ölçüde şekillendirmiş olan Mavera, Hilal, Düşünce, Diriliş, Tohum, İslam Medeniyeti, Büyük Doğu, Şura, Tevhid, Çatı, Milli Gençlik, Akıncı, Yeniden Milli Mücadele, Edebiyat ve diğer birçok dergi hakkında sunum ve müzakerelerin yapılacağı "Türkiye'de İslamcı Dergiler: 1960-1980" başlıklı sempozyumun ilk oturumunda Vahdettin Işık, Necdet Subaşı, Asım Öz ve Cevat Özkaya tebliğlerini sundular.
“İslamcılık Ciddi bir Meşruiyet ve Temsil Sorunu ile Karşı Karşıya”
Vahdettin Işık, “İslamcılığı Yeniden Düşünmek” başlıklı konuşmasına “Günümüzde Müslümanlar somut ve ciddi bir kuşatmayla karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu kuşatma dahili ve harici saldırılarla derinleşiyor. Sorunun aciliyeti ve çok boyutluluğu müslümanların zihni serüvenlerini de etkiliyor.” sözleriyle başladı.
Günümüz müslümanının bu sorunların üstesinden nasıl gelebileceğine ilişkin zihni bir kıskaçla karşı karşıya geldiğini vurgulayan Işık konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Küresel kapitalizmin fiili ve zihni kuşatması ile hesaplaşmadan sorunların üstesinden gelinemeyeceği fark edildikçe ya savunmayı ya da uyumu esas alan çözümler yegane seçenek haline gelmektedir. Bu gerilim hem kendini hem de diğerini anlama biçimini derinden etkilemektedir. Batı’nın tanımlama gücünün de etkisiyle, İslamcılık bu tartışmaların ana gündem maddesi haline gelmiş bulunmaktadır.”
İslamcı Dergiler Projesi Koordinatörü Vahdettin Işık, İslamcılık tartışmasının Batılılarla Müslümanlar arasında hem de Müslümanların kendi aralarında yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü belirtti. Işık, “Bu tartışmaların odaklandığı başlıklar muhataplarına göre çeşitlilik göstermektedir. Müslümanlar ile Müslüman olmayanlar arasında süren tartışmalar daha çok terör ve İslamofobya ile sömürü karşıtlığı ve direnme ekseninde şekillenmekteyken, Müslümanlar arasında ise İslamcılığın Müslümanların tarihi ve geleneği içerisinde bir kopuş yahut bir yenilenme olup olmadığı bağlamında devam etmektedir.” şeklinde konuştu.
İslamcılığın ciddi bir meşruiyet ve temsil sorunu ile karşı karşıya bulunduğunu belirten Vahdettin Işık, “Batı tarafından terörün odağı olarak suçlanarak asimetrik bir savaşın nesnesi haline getirilmeyle karşı karşıya bırakılan İslamcılık, kimi Müslümanlar tarafından da İslami gelenekten bir sapma olmakla ve Batılı paradigmayı massetmekle suçlanmaktadır.” dedi.
“İslamcılık: Bir Çerçevelendirme Denemesi”
Necdet Subaşı “İslamcılık: Bir Çerçevelendirme Denemesi” başlıklı tebliğinde “İslamcılık bir söylem, ideoloji ve referans çerçevesi olarak modernleşme süreçlerinde Müslüman entelektüel ilgilerinin İslam’la olan ilişkisini yansıttığına değinerek konuşmasına başladı. “İslam’ın modern zamanların ortaya çıkardığı sorular, polemik ve eleştiriler karşısında eriştiği yeni durum, İslamcı bir dil içinde karşılanmaya ve aşılmaya çalışılmaktadır” şeklinde konuştu.
Subaşı, başlangıcından bugüne kadar İslamcılığın sahip olduğu müktesebatın belli başlı durakları, değişim ve dönüşüm konseptlerini ele aldığı konuşmasında, “İslamcılığın politik bir repertuar içinde şekillenen evreni son tahlilde Müslüman toplumlarının yeni direnç kanallarını yansıtmaktadır.” ifadelerinde bulundu.
“Kenetlenmenin İmkânsızlığı”: Zümreler Arası Çekişmeler ve Parçalanmalar Açısından 1960-1980 Arası İslâmcı Dergiler”
Asım Öz, konuşmasında Türkiye özelinde ve zamandizinsel olarak ele alındığında, siyasi, kültürel, sanatsal ve toplumsal olguları değerlendirdi. Genel çizgileriyle İslamcılığın dönüşüm ve bunalım dönemlerini anlamak açısından dergilerin hayati önemi olduğuna vurgu yaptı: "Dergilere bakıldığında 1960’ların ikinci yarısından itibaren İslâmî çevreler arasında birtakım tartışmaların, ayrılıkların boy gösterdiğini ve bunların zamanla kökleştiğini söylemek mümkün görünüyor. Siyasî, fikrî ve edebî boyutları olan bu parçalanmalar haliyle belli noktalarda günümüze de sirayet eden “gönül yaralayıcı” birtakım kanaatlerin de serdedilmesine sebep olmuştur."
Yayın dünyasının hareketlenmesinin nedenlerine de değinen Öz; "İç göç, İslâm dünyasından yapılan tercümelerin 1960’ların sonundan itibaren tesirini arttırmaya başlaması, siyasi partiler, özellikle Milli Nizam Partisinin kurulması, 12 Mart 1971 darbesi gibi gelişmelerle de alakalı olan tartışmalar, 1970’lerin ortasından sonra vuku bulan İslamcı gençliğin mahiyeti, İslami hareketin metodu, üstatlık ve ağabeyciliğin sorgulanması konularında daha da belirgin hale gelmiştir.” dedi.
Söz konusu tartışmaların siyasal sorun bağlamı bir yana, edebiyat ve düşünce alanındaki etkilerinin izinin sürülmesi Türkiye’de İslamcılığın serencamı açısından zorunluluk arz ettiğine vurgu yapan Öz, "Bir dizi telkin ve tazyikle şekillenen tartışmalar kimi zaman “nazik günlerin geçmesi” beklentisiyle ertelenmiş kimi zaman da birtakım anlayışsızlıkların yaygınlık kazanmasına sebep teşkil etmiştir.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin İlk Siyasal İslamcı Hareketi: Mücadele Birliği ve Yayınları”
Cevat Özkaya, 1966’da kurulan Mücadele Birliği’nin tarihsel sürecine değinerek başladığı konuşmasında birliğin kurulduğu yıllarda İslam Dünyasının içinde bulunduğu duruma da değindi. Özkaya, "O dönemde İslam dünyasında öncelikle Mısır ve Hint alt kıtasındaki tartışmalar Türkiye’yi de etkilemeye başlamıştı. Geleneksel din anlayışının hakim olduğu ve yeni fikirlere, yorumlara pek açık olmayan Türkiye’deki İslami anlayışın durağan ikliminde Mücadele Birliği ortaya çıktı." dedi.
Mücadele Birliği’nin ülkedeki sindirilmişlik ortamı içinde varlığını sürdürmeye çalışan, gelenekçi, tarikatçı ve mezhepçi din anlayışlarının dışında, daha aktif ve hayata müdahil olan bir İslami arayışın başladığı bir ortamda yayın hayatına başladığına vurgu yapan Özkaya, "İslam’ı yeniden yorumlamak, yeni bir anlayışla kitlelere sunmak, kitleleri bu anlayışlar istikametinde teşkilatlamak ve nihayet yarım kalmış Milli Mücadele’yi tamamlamak Mücadele Birliği’nin hedefiydi.” dedi.
“Mücadele Birliği, ‘’İslam’ın siyasallaşmasını ve siyasallaşan İslam’ın halkla bütünleşmesini veya yüz yüze gelmesini ’’ başlatan harekettir.” şeklinde konuşan Özkaya, “1968 ve 1978 yılları arasında yaklaşık 10 yıllık aktif bir hayatı olan Mücadele Birliği’nin aynı zamanda üç dergisi ve bir yayınevi vardı. ‘’Yeniden Milli Mücadele’’ siyasal değerlendirmeler yapan haftalık bir dergi idi. ’’Pınar’’ aylık bir edebiyat dergisi olarak varlığını devam ettirdi. ’’Gerçek’’ dergisi de ilmi bir dergi olarak yayınını sürdürdü.” şeklinde konuştu.
’’Otağ’’ yayınlarının ise akaidi konulardan Ermeni sorununa, Darvinizmden, sanat-edebiyat alanına kadar çeşitli konularda kitaplar yayınladığını belirten Özkaya, 1978 yılında bir hareket olarak Türkiye siyasal sahnesinden çekilen Mücadele Birliği’nin mensupları, değişik dergiler ve yayınevleri etrafında bugün de İslamcı hareketin aktif unsurları olarak rol aldıklarını söyleyerek konuşmasını bitirdi.